Beyaz Mürekkep Ortak Yazısı

Beyaz Mürekkep Kurucu Yazarları

Geçen gün bulunduğum şehirdeki bir hastanenin çocuk aciline gitmiştim. Orada henüz tek gözünü dahi açamayan yeni doğmuş küçücük yavruların hastalıktan ötürü – uzaktan gözlemleyip anladığım kadarıyla – ellerine damar yolu açılırken ki ağlamalarına şahit olmuştum. Elbette okuyucularımızdan çocuğu ya da küçük kardeşi olanlar bunu deneyimlemişlerdir kabul ediyorum fakat o an insan Filistin’de, o bebeklerin kendi yaşıtlarının hastalıktan ziyade maruz kaldıkları katliamdan ötürü ağladıklarını veya belki de artık seslerinin çıkmadığını düşününce durumun vahametini daha iyi hissedebiliyor. Orada yaşayanların bir Arap, bir Ortadoğulu, bir Müslüman ve bir Musevi olmasından ziyade bir İNSAN olduğunu düşündüğümüzde bir şekilde yaşanan katliamlara halk nezdinde barışçıl bir şekilde, devletler nezdinde ise iki yüzlülükten uzak bir halde yaklaşmamız gerektiğini daha iyi anlayabiliyor insan. Zira artık bu katliamlara karşı kınama döngüsünün de kırılması gerekiyor. Bu satırları yazarken aklıma bir anda Sokrates’in sözü geliyor: Ben Atinalı değilim, ben Yunan değilim ben dünya vatandaşıyım. Medeniyetin elektronlara hükmetme seviyesinden ziyade kendi benliğine hükmederek hayvanlıktan uzaklaşma yetisine sahip çıkmakta olduğunu da bugünlerde daha iyi anlıyor insan. Üstünlüğün ancak takva ile olduğunu unutmadan ve eğer gerçekten bu dünyada mazlumları korumak istiyorsak üreten insanlar olmamız gerektiğini de zikretmek istiyorum.


Tefekkür ve teslimiyle kalmanız dileğiyle…

Tunahan GÜDER

***

Mısralar mutlu kelimelere hasret bugünlerde.
İki kelime arasına bin cenaze sığmıyor artık.
Titrek harflerin gölgesinde birikiyor üzüntülerimiz.
Yazarak koruyabilir miyiz kitap-tanımazların
bir kalemde silip attığı en güzel şiirleri?
Bir tek sözcük var mı dimağımızda hesap günündeki
suale cevap olacak olan?
Utanmalısın, eğer yazdığın yüzlerce satırla
engellemiyorsan başlara inen bir satırı!
Ama bir kez olmadı diye bırakamazsın.
Yaz!
Yaz ki, o ruha bir dua daha yükselsin,
Kaleminin sivri ucunda ezilsin bir bebek katilinin vicdanı,
Mürekkebinde boğulsun;
soluksuz kalsın bir zalimin her anı,
Kağıdın kalkan olsun babasız bir öksüze;
yorgan olsun ana sıcağını yitiren bir yetime.
Sen yaz!
Gün olur, dağılır kara bulutlar, her yer beyaz mürekkebe boyanır.
Yaz ki,
Kim bilir, mısralar yeniden umutlu kelimelere gebe kalır.

Adnan FARUK (Yaz/şiir)

***

Ezelden ebede kadar sanatın binlerce kez tanımı yapılmıştır. Sanat, insanın tasavvur ettiği şeyi gözle görülebilir, okuyup anlaşılabilir, dokunup hayran bırakabilir hale getirmektir.
Sanat o kadar çeşitlidir ki yaşanan olaylardan çıkarılan dersler de bu çeşitliliğin içine girer.
Ukrayna’ya bombalar yağarken kullandığım cümleleri burada da hatırlamamız gerekiyor. Çünkü insanoğlu unutkandır ve ömrünün sonuna kadar ikaz şırıngasına muhtaçtır.
Ve bu sefer ikazımız bir savaş için değil, işgal için olacaktır.
Yıllardır işgal edilmiş topraklarda acı son bulmazken bir akşam vakti hastane bombalandı. Daha sonra ise kilise bombalandı. Bunlar insanlık suçudur. İsrail, sınır kapılarını kontrol altına almış, Gazze halkını aç ve ışıksız bırakmaktadır.
İnsan hakları bütün dünya için geçerli olmalıdır. Mürekkebin arkasına saklanıp manipülatif yönlendirmeler yapılıyor. Semavi dinler için kutsal olan Kudüs’ün bu durumda olmaması gerekir. Kutsal topraklarda bombalar durmalı. Bir yazar olarak kelimelerin gücüne güveniyor ve yeterli düzeyde ifade edilirse başarılı olacağına inanıyorum. Artık eskisi gibi insanlar uyutulamaz. Sosyal medya ile herkes gerçekleri görmektedir. Bunun örnekleri de mevcuttur. Dünyanın her yerinde büyük yürüyüşler düzenlenmeye başladı bile.
Beyaz Mürekkep olarak; Savaşa Hayır, İşgale Hayır demekten geri durmayacağız.

Tayyip ASAR (İkaz Sanatı – İşgale Hayır!)

***